BIZSSN in PAXOS/9 Temmuz Konstantinos Argiros Konseri/Nikos Vertis/Maestro in Blue
- BIZSSN

- 31 Ağu
- 5 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 1 Eyl
'Vur Bakalım Taha'cım, alem sinemacı görsün, alem sanatçı görsün...' Erkin Koray'ın kızı gibi kendi kendimizi eğittiğimize göre başlayabiliriz.
ANLAT: Maestro in Blue
Peki, anlatayım... Malı Yunan kanalı Mega TV'den alıyorduk, Netflix'te ikinci yükleme yapılıyordu... Ne anlatacağım, gidin izleyin işte.
Bir Auteur yönetmen, hatta oyuncu kaosu ile karşı karşıyayız. Christoforos Papakaliatis; kısaca Yunan Roger Federer. Biraz entelektüel, İyonya Adalarına karşı ayrı bir sempatisi olan, yakışıklı ve zeki bir oyuncu abimiz. Buradan kendisine de selamlar.
Karşı komşu ile sorunu olanlar dikkatli dinlesin, çünkü birazdan okuyacaklarınızdan sonra tansiyonunuz düşebilir. Herkes dil altı hapını hazırlasın. Evet! Herkes ilacını aldıysa...
Yunanistan'ı ve felsefesini seviyorsanız bu dizi tam size göre hanımlar. Neden mi? Deniz, aşk, sanat, aksiyon ve biraz da Akdeniz sakinliği (Siesta) ile çok güzel harmanlanmış bir yapım ile karşı karşıyayız sayın okur.
OKUR: (sitemkar)
Karşı komşumla aram iyi ama Taha'cım, bunlar bize benzemesin. Bak, en son Balkanlar için de böyle dedin, mahvolduk.
TAHA: (kendinden emin)
Çıp çıp çıp! Duymamış olayım. Ayıpsın. (Gülerek)
Yok yok, şaka bir yana, karşı komşu bu dizi işini çözmüş. Bölüm süreleri ilk başta gözünüzü korkutabilir ama merak etmeyin, o kadar iyi bir çapraz kurgu var ki, "Ulan ben şimdi kimin hikayesini izliyorum?" diye kalıyorsunuz ekran başında. Şimdiden uyarayım; fakirler ve hayattan mutlu olmayanlar izlemeden önce bir daha düşünsün derim, çünkü size hayatı tekrar sorgulatabilir. Ben en baştan söyleyeyim de vebali bana kalmasın.
Hayatın hepimizi ne kadar yorduğunu burada saatlerce tartışabiliriz, değil mi? Dizi de aynı şekilde karakterleri, hayatın bizi yorduğu kadar yoruyor. Hatta bazen durup diyorsun ki, "Ulan bunları sanki ben yaşadım!" Karakterler o kadar sokaktan, aşklar o kadar içten, kavgalar ve çıkar ilişkileri o kadar gerçek ki, acı biber gibi bir tat bırakıyor ağzınızda.
Herkesin aynı b*ktanlıkta olduğu, kimsenin erdemliliğe veya nirvanaya erip sonsuza kadar mutlu mesut yaşamadığı bir yapım bu sevgili okur. Bak, ben daha dört bölüm izledim, o bile bana bunları yazdırdı. Şimdi ben burada sitenin amacına uygun cümleleri kurayım, sen de biraz sabret. Biliyorum, başlığa bakıp geldin, onları merak ediyorsun. İki-üç dakika sonra geliyorum, sabret.
(Taha, boğazını temizler. Birkaç saniye önce yazdığı cümleden kötü bir espri çıkarmamak için kendini zor tutar.)
Diziyi izlerken geçen gün şunu yaptığımı fark ettim: Metroda oturuyorum. Bölümü izlerken aniden durdurup o güzel ada manzaralarını düşünerek kendi listemden Konstantinos Argiros, Triantafillos veya Nikos Vertis dinliyorum. Dizinin çekildiği yerler o kadar güzel ki, insanı oralarda olmaya zorluyor. Evet, dizinin çekildiği Paxos ve Korfu adaları müthiş bir güzelliğe sahip.
(Bu arada hiç boşuna bakma, Paxos vize istiyor. Yok yani, gitmek istersin diye dedim.)
Sadece manzaralar değil, dediğim gibi konusu, karakterleri ve kurgusu ile de son derece başarılı ve sürükleyici.
Her şey Ata Demirer ile başladı aslında. Olanlar Oldu, uzaktan bakınca sıradan ve kötü bir BKM filmi gibi duruyor, biliyorum. Ama içi resmen bir hazine... orada Zafer ve Aslı'nın aşkından çok, beni benden alan başka bir detay daha var:
Elena Kirana - Mia Istoria: İşte Yunanistan macerasının başlangıç tohumunu atan o müthiş parça.
Neyse, yukarıdan şarkıyı dinleyip bu güzelliğe kulak verdiğinizi varsayarak yazıma devam ediyorum. Çok başa gittim, biraz ileri sarıyorum, merak etmeyin. Ben bu müthiş parçadan sonra bu ilgimi kaybetmedim ama biraz öteledim. Senaryo yazmaya başladığım günlerde aklıma bu şarkı tekrar geldi ve loop'ta dinlerken YouTube abim bana bir güzellik yaptı ve belki de beni gerçekten bir sanatçı olan Nikos Vertis ile tanıştırdı.
Nikos Vertis - An Eisai Ena Asteri: "Aşk adamı bu ya!" diyorlar ya hani Galatasaraylılar Icardi için... Ben de bu adam için aynısını diyebilirim.
Burada sayfalarca Nikos Vertis anlatırım size istesem ama yapmayacağım. Çünkü ben anlatırsam kesin bir şeyler eksik kalır ve kendisine büyük haksızlık yapmış olurum.
"Beni kendinden nefret ettirmeni sağla," diyor şarkıda Nikos Vertis. Dizi de size aynı şekilde her bölümde kendinden nefret ettirmek için elinden geleni yapıyor ama artık çok geç, bağlandınız.
Klelia'nın Orestis'e bağlandığı gibi bağlıyor sizi dizi kendine. Ama o, içten içe istemesine rağmen kendini bastıran Orestis gibi, siz de kaçıyorsunuz aşktan. Günümüz ilişki dinamiklerine de el atmış dizimiz. Reels kaydıran kardeşim, evet, pandeminin üzerinden dört yıl geçti, bunu artık herkes biliyor. Lütfen bırak artık Reels kaydırmayı ve bu güzel diziyi izle. Bak, dizi pandemi zamanında geçiyor. Evet... evet, biliyorum, dört yıl oldu, her neyse. Bırak sen onu şimdi, gel birlikte başrol kızımızın güzelliğini övelim, he? Ne dersin?
Klelia'dan bahsediyorum sevgili okur. Yok böyle bir güzellik. Gidip baktın, değil mi? Doğruyu söyle. Yunan güzelini ne kadar iyi seçtiklerini gördün... Ha bu arada, internette ona bakarken gözüne karakterlerin isimleriyle ilgili bir detay takılmıştır, değil mi? Doğru, Orestis abim, yani dizinin senaristi ve yönetmeni, karakterlere gerçek hayattaki oyuncuların isimlerini değiştirerek bir adlandırma yolunu seçmiş.
OKUR: (Üstten bir tavır ile)
Eee! Ben bu kadını biliyorum... Bu şey değil mi ya? Duman'ın şarkısını "araklayan" kadın.
TAHA: (Gülerek)
Ah be güzel kardeşim, "çok doğru konuşuyorsun" demek isterdim ama... Evet, o kadın Haris Alexiou! Ben de zaten bu muhteşem ses sayesinde tanıştım Orestis ve Klelia'nın aşkıyla. Bu muhteşem ses sayesinde gördüm Paxos ve Korfu adalarını. Vize alamayan Türk genci kardeşim, merak etme, ben de gidemiyorum.
İkinci yükleme Netflix dedim, değil mi? Evet, tabii ki bu kadar saf bir güzelliğin içine Netflix s*çmadan olmaz, değil mi! Hani var ya, şu akıllara pelesenk olan uyarı:
NETFLIX:
Argo, şiddet, cinsellik, çıplaklık, madde kullanımı

Heh, işte bundan bahsediyorum.
(Telefon çalar.)
TAHA:
Efendim canım. He! Tamam tamam, biliyorum. Aaaa! Olur mu hiç öyle şey. Tamam tamam, siz parayı yatırın, ben hemen hallediyorum.
(Taha, telefonu kapatır. Ekranda Netflix yazısı belirir, telefon ekranı kararır.)
Yani Netflix yine burada da dizi izlensin diye tüm tuşlara basmış. Ama merak etmeyin, bu ilk defa kendi çizgisini bozmayan bir Netflix dizisi. Garip bir şekilde izlerken sanki bunların hiçbiri yokmuş gibi hissediyorsunuz. Ama Antonis karakteri size de "madem dijital platformdayım, o zaman sonuna kadar vites artırayım" hissi vermedi mi?

Evet, Antonis gay sayın okur. Onun da dizi boyunca tek amacı, bu son derece modern duran ama içten içe muhafazakarlığını saklayamayan ailesine bunu kabul ettirmekle geçiyor. Baba ve anne kara para aklıyorlar...
'Enerciii geldi Fanis!' (Neyse, hatlar karıştı galiba.)
Ama çocukları bu durumu normalleştirmiyor ve hatta hiçbir yerde görmediğimiz şekilde, baba ve anne bu hareketlerinden dolayı çocuklarından özür diliyor. Bravo Netflix! Hee! Pardon, Bravo Yunan Roger Federer.

9 Temmuz'da Harbiye'de Konstantinos Argiros konserine gittim, tek başıma. İnsanın kendi kendine eğlenebilmesi büyük bir olgunluk bence. "Athina Mou" ile sahneye giriş yaptı Argiros kral. Harbiye nerede? İstanbul'da. İstanbul neresi? Türkiye'nin kalbi, değil mi? Atina nerede? Yunanistan'da, doğru cevap. "Bunun diziyle ne alakası var?" diye sorarsan sevgili okur: Tıpkı Türkiye'deki o meşhur "her şeyi bırakıp Ege'ye yerleşme" fantezisi gibi, dizideki herkesin de bir "Atina fantezisi" var. Herkes o canım adadan Atina'ya kaçmak istiyor. Ya da Atina'dan Paxos'a kaçanlar da Atina'ya sövüyor. Tıpkı Maslak'tan veya Ayazağa'dan Ege kasabasına kaçmaya çalışanlar gibi.
Sözlerime burada son verirken, dizi hakkında hiçbir şey anlatmayan bu müthiş yazıyı okuyan sevgili sana teşekkür etmek istiyorum. Çok sevdiğim ünlü bir filozofun sözü ile bitirmek istiyorum:

'HER ŞEYİN BİR ŞEYİ VAR YA! ÇOKTA ŞEY YAPMAYIN'
BIZSSN-Taha Korkmaz


Yorumlar