Gürültüsüz bir Çığlık; ‘Glasgow’un Çocuklarını Dinlemek’
- Muhammed Muğlu

- 12 dakika önce
- 2 dakikada okunur

Ratcatcher’ın hikâyesi büyük değil; hatta ilk bakışta sıradan.
Glasgow’un kenarında yaşayan James’in bir çocukluk hatası, bütün hayatını gölgeleyen bir vicdan yüküne dönüşüyor. O yoksul sokaklarda büyümek zaten başlı başına yeterince zor bir şeyken, James hem kendi içinde hem şehrin çürüklüğünde sıkışıyor.
Anne-babası meşgul, ev dağınık, sokaklar kirli.
Ama James’in dünyasında bunların hepsi bir tık daha ağır.
Film bir noktada şunu hatırlatıyor: bazen çocuklar büyüyor ama kimse fark etmiyor.
Küçük bir an, bir kazanın sesi bir çocuğun ruhunda bir ömürlük iz açabiliyor.
Lynne Ramsay, bu hikâyeyi yazarken neredeyse kendi çocukluğunu kazmış gibi. Glasgow’a kamera değil gözlük takmış gibi bakıyor. O apartman boşlukları, çamurlu arsalar, sigara kokulu evler… Bunlar dekor değil, hafızanın kiri. Ramsay’in fotoğrafçı geçmişi burada parlıyor:
Kamera acele etmiyor, kesmeden duruyor.
Bir çocuğun yüzü, bir anlığına bile olsa, bizim yüzümüz gibi geliyor.
Bu yüzden film “sinemaya yakın ama bellek gibi” hissettiriyor.
Film metaforlarla dolu ama açıklama beklemiyor.
James’in pencereden baktığı o boş alan, aslında James’in istediği hayat.
Evdeki sıkışmışlık, suyun ağırlığı, fare kovalamacası…
Hepsi büyümek, kaçmak ve suçluluk üzerine. Yine de Ramsay hiçbir şeyi süslemiyor.

“Bak bu önemli bir plan” demiyor.
Sadece gösteriyor, izlemek bize kalıyor. Ratcatcher bittiğinde öyle dev bir patlama ya da gözyaşı tufanı olmuyor. Tam tersine, film seni sessiz bırakıyor. James’in omzu çok küçük ama yükü büyük. Belki de o yüzden insan kendini şaşırtıcı biçimde onun yanında buluyor. Film izleyiciyi sanki şunu fısıldayarak uğurluyor:
“Büyümek kimse tarafından alkışlanmaz.
Bazen en zor şeyleri çocuklar taşır.”
Ve belki de Ratcatcher’ın en unutulmaz tarafı tam olarak bu küçüklüğün içinde saklı büyük şeyleri duyurmadan gösterebilmesi.

Bence Ratcatcher’ın güzelliği, “drama yapmak” için drama yapmamasında.
Film, acıyı gösterişsiz bırakıyor; bu bana çok gerçek geliyor.
Bir çocuğun suya bakışı bile belki yüzlerce cümleden daha çok şey söylüyor. Kendimce söyleyeyim:
Bu filmi seviyorum çünkü büyümek dedikleri şey çoğu zaman bu kimsenin bilmediği küçük yükler ve içimize gömdüğümüz anılar.
Eğer sessiz filmleri seviyorsan, fazla konuşmadan içini acıtan şeylere yakın duruyorsan, Ratcatcher seni de yakalar.
Benim başıma gelen buydu.
‘Belki de bazen hayat, yüksek sesli değil fotoğraf gibi sakince bir şeydir.’


Yorumlar