Samira Makhmalbaf'ın, 1998 yılında, henüz çocuk yaştayken çektiği bir film. Yasakların delinmesi noktasında elma metaforu güzel bir detay olmuş.

Yaşlı babanın naif cahilliği, çaresizliği o kadar iç parçalayıcı ki kendisine kızmak pek de mümkün olmuyor; en azından uzun soluklu olamıyor. Çünkü baba, bambaşka bir boyutta yaşıyor, yaptıkları, kendi içinde fazlasıyla mantıklı; adeta mücbir sebep var.

Aynı şekilde, görme engelli annenin, çok az ortaya çıkmasına rağmen, gerek kızlara yaklaşımı gerekse babaya tavrı bakımından hissedilir bir rahatsız ediciliği var; ancak öyle bir hayat süren, üstelik bir de kör olan bir kadına ne kadar öfke duyulabilir ki? Sosyal hizmetlere şikayet mektubu yazan komşuların da buna benzer bir ikilem içerisinde olduklarını; çocuklara çok üzüldüklerini ama anne ve babaya da üzüldükleri için, şikayetlerinden pişman da olduklarını görüyoruz. Her şeyi, içinde bulunulan şartlara göre değerlendirmemiz gerektiğini aşılıyor film; ama yanlış anlaşılmasın, bu değerlendirme bizleri doğru yere çıkaracak diye bir şey kesinlikle yok. Doğruya ulaşmak zor, kimi zaman da imkansız. Film, böyle bir imkansızlığın somutlaşmış hali.

Film boyunca tek kızdığım kişi, sosyal hizmet görevlisi kadın oldu. Çünkü bir tek o "normal" bir hayat yaşıyor, işini yapıyor; ama o da işini çok fazla görev bilinciyle yapıyor. Hakkını da vermiyor üstelik. Kim, sırf öyle olması gerekiyor diye, hayatlarında hiç evden dışarı çıkmamış 11 yaşındaki çocukları pat diye sokağa salar ki?

İkiz kızlar inanılmaz bir oyunculuk sergilemiş, mümkün olabilse gerçekten engelli olduklarını düşünecektim. Filmdeki dondurmacı oğlan çocuğu olsun, elmayla kızlara oyun yapan çocuk olsun, seksek oynayan kız çocukları olsun tüm çocuk oyuncuların performansları ve çocuklar arası iletişim mükemmeldi.

Comments