25 milyonluk bütçesiyle ve görsel efektlerini yönetmenler dahil 9 kişinin yapmasıyla "düşük bütçeli bilim-kurgu"olarak geçen Her Şey Her Yerde Aynı Anda, 2022'nin favori filmlerinden biri.
Esas düşüncemi başta yazayım: Bu film, The Matrix Resurrections'ın olmak istediği şey. 2022'de Matrix böyle olmalıydı. Her Şey Her Yerde Aynı Anda, The Matrix Resurrections'tan daha "The Matrix 4."
Fakat filmi sevdiğimi düşünmeyin. Sevmedim. Ama daha çağa uygun diyorum çünkü yönetmenleri bizden, 87-88'li iki ABD'li.
Resurrections'ı eleştirme sebebimiz Lana'nın "bu çağda Matrix böyle gevşek olur" der gibi karakterler ve olaylar yaratmasıydı. Doğru tanıydı fakat kendisi olayı biraz yanlış yansıtmıştı. Esas çağın ruhu; odaklanamayan insanlar, paralel evrene olan inanç, kimi insan için enerji muhabbetleri...ama hiçbirinin pek de önemli olmaması.
90'larda geleceğe ümitle ve heyecanla bakılırken 2022'de "dünya yok oluyor ve bunu düzeltebilecek konumda değiliz, bireysel olarak da bir etkimiz yok, dünyanın ta ..." bakış açısı mevcut, bence.
Bu noktada film tam olarak 2000'lerin, Z kuşağının kafa karışıklığını ve hızını yaşıyor/yaşatıyor fakat bir eksisi var: 139 dakika. Uzun. Sanıyorum Marvel fanlarını filme çekebilmek için bolca aksiyon sahnesi koymuşlar fakat benim için "Netflix iyi ki onar saniye sarmaya izin veriyor" dedirten kısım bunlar oldu. Geçerek izledim.
Filmin ana hikayesi, normalde yapmayacağı absürt şeyleri yaparak paralel evrenlere geçebilen (kulakta bir alet de var ama açıklanmıyor) bir kadının, her yere gidip her şeyi gören bir üst varlığa dönüşen düşmanını (spoiler vermeyeyim) alt etmeye çalışmasını anlatıyor. Belki bu karakterdeki twist sevilir, her yere gidip her şeyi gören karakter ulvi ermiş biri falan değil, her şey önemsiz koy g*tüne diyen bir karakter.
Filme over-reading yaparsak çok şey çıkarırız ama ben düz bakmak istiyorum. Bu film Z kuşağı paketine giydirilmiş eğlenceli bir "drama." Aslında göçmen bir ailenin, gittiği ülkede pek bir şey başaramamış kızının hikayesini izliyoruz. Neo çok yetenekli biriydi ve seçilmiş kişiydi, 90'larda kendimizi öyle hissediyorduk. Evelyn bu dünyada bir halt yapamamış bir karakter hatta evrenler arasında da en beceriksiz olanı. Siz böyle hissetmiyor musunuz? Belki başka bir evrende sizin yapamadıklarınızı yapan çok daha başarılı bir versiyonunuz vardır. Ona ulaşıp yeteneklerini alabilmenin hayali bu film.
Filme üst okuma yapmayayım dedim ama sosyolojik bir çıkarım yapmak istedim: bu film ümidini kaybeden kendini beceriksiz hisseden insanlığın hikayesi, ama tiktok kurgusuyla.
Filmin mizahi bir yanı var, fakat bana çok düz çok basit şakalar gibi geldiği için ben aksiyon-bilim kurgu olarak izledim. Düzgün kurulmuş mizahi yapılar değil de, yanlış hatırlanmış şeyler veya paralel evrene geçtiğinde oluşan absürt durumlar gibi şakalar. "Düşünsene kanka bi evrene gidiyorsun parmak yok sosis olarak evrimleşmiş puhahaha" gibi.
Bu arada filmin bir noktasında şunu düşünmeden edemedim, "ulan benim master bitirme projem az çok böyle bir filmdi :D" Kurguyla zaman mekan atlayan bir adamın hikayesini çekmiştim. Benim ilhamım sanıyorum Cloud Atlas'tı. Bu filmin de ilham aldığı şeyler arasında bariz şekilde Wachowski filmleri var tabii. Tabii Nolan'ın Inception'ını da unutmamak gerek.
Bu film bu kadar ünlü oldu, belki ileride kült kabul edilecek. (gerçi bu dönemde bu kadar tuttuysa gelecekte tekrar keşfedilip tapılan bir film olacağını sanmıyorum)
Size esas kült filmi göstereyim sevgili okurlar. Eski nesil bilir, yeni nesil izlememiştir.
Karşınızda David Cronenberg üstadımın 1983 yapımı filmi Videodrome
Oradan da eXistenZ'e geçersiniz.
Kommentare