top of page

Taksim’den 19 Mart’a: Mekân Üzerinden Kurulan Totaliter Rejim

Totaliter rejimler yalnızca sözle değil, taşla, betonla, planla da inşa edilir. 19 Mart 2025 tarihinde yaşananlar, bir toplumsal baskının mekânsal yüzünü açıkça ortaya koydu. 19 Mart’a kadar gözaltına alınanlar yalnızca bireyler değil, kamusal alanları, birlikte yaşama hakkını ve kent bilincini savunan şehir plancıları ve bu şehrin sürdürülebilir politik ve sosyal alan olduğunu savunanlardır. Onlar hâlâ tutuklu. Suçları ne mi? Bir parkı savunmak. Bir planı eleştirmek. Bir kente “hayır” deme hakkını kullanmak.


Ama aslında bunun adı çok daha açık: rejimin mekâna hükmetme arzusuna karşı durmak.

Gezi Parkı yıllar önce yalnızca birkaç ağacı değil, bir halkın mekânsal iradesini savunduğu yer olmuştu. 2013’te parkı savunanlar, kente dair alınan kararlarda söz sahibi olmak isteyen yurttaşlardı. Ve bu alan, boşluğu ve belirsizliğiyle totaliter düşüncenin asla kabullenemeyeceği bir şeydi: kontrolsüz kamusal alan. O yüzden saldırıya uğradı, bastırıldı. Bugün hâlâ Gezi’nin hesabı, mekân üzerinden sürdürülüyor.



19 Mart 2025’teki gözaltılar, bu bastırmanın yeniden kurumsallaştığını gösteriyor. Kent suçunun failine değil, eleştirmenine yöneltilen suçlama; demokrasiyle değil, otoriteyle uyumludur. Şehir plancıları, kamusal alanı savundukları, afet toplanma alanlarının ranta açılmasına karşı çıktıkları, kentte yaşayanların hakkını savundukları için tutuklandılar. Çünkü totaliter sistemler, mekânı yalnızca kontrol aracı olarak görür. Ve mekâna itiraz edenleri, “suçlu” ilan eder.


Bu sistemin temel özelliği, boşluklardan korkmaktır. Gezi Parkı, Taksim Meydanı, üniversite kampüsleri, parklar, sokaklar… Hepsi birer tehdit olarak görülür. Çünkü bu alanlar; birlikte düşünmenin, karşılaşmanın, eleştirinin, direnişin doğduğu yerlerdir. İşte bu yüzden boşluklar ya AVM’ye, ya otoparka, ya “dönüşüm projesine” kurban edilir. Toplanma alanları yok edilir. Şehir, gözetleme sistemine, disiplinin alanına dönüşür.


Mimarlık bu oyunun ya bir parçasıdır ya da ona karşı direnir. Eğer biz bugün yapılanları yalnızca “kentsel dönüşüm”, “imar uygulaması”, “peyzaj yenilemesi” olarak okursak, susmuş oluruz. Oysa planlanan şey yalnızca yapılar değil; itaatin mekânsal örgütlenmesidir. Görünürlük, müdahale edilebilirlik, izlenebilirlik—işte bu yeni kent anlayışının temel ilkeleri.



Ve evet, 19 Mart sadece bir gün değildir. Bir uyarıdır. Geçmişi hatırlatır, geleceğe işaret eder. Gezi yalnızca bir anı değil, süregelen bir mücadeledir. Bugün şehir plancılarını hapse atan sistem, yarın hepimizi sözsüz, sessiz ve mekânsız bırakmak ister. Bu yüzden biz, bu boşlukları, bu parkları, bu alanları savunmaya devam edeceğiz.


Unutulmamalı: Bir kent, birkaç kişi tarafından planlanamaz ve halka dayatılamaz. Çünkü kent yalnızca haritalarda değil, hafızalarda yaşar.



“DON'T BE ANOTHER BRICK IN THE WALL

İnsandan tuğlalar ören sisteme isyan”

 
 
 

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating

BEN İZLEDİM

Ben İzledim; Film, Dizi ve Belgeseller hakkında eleştiri ve tavsiye yazılarının yer aldığı bir medya ve eğlence platformudur.

TAKİPTE KALIN

ÖNCE SİZ OKUYUN

Üye olarak, yeni blog yazılarımızdan ve haberlerden ilk siz haberdar olun!

Abone olduğunuz için teşekkür ederiz!

  • Instagram
  • Facebook
  • Twitter
  • YouTube
  • TikTok

Copyright © 2022 www.benizledim.com

bottom of page